10 Kasım 2011 Perşembe

İçgüdülerinizi Geliştirin / Satış Pazarlama Dünyası



Kendi mesleğim olduğu için söylemiyorum ; bu mesleğin içinde birçok yetenek gizlidir. İyi bir pazarlamacı karşısındakine güven vermeli, ilgi çekici olmalı, espri yapabilmeli, empati kurabilmeli, pratik zekalı olmalı, insan ilişkilerinde başarılı, sabırlı olmalı.  Kolay dialog kurmalıdır, anlayabilen, anladığını yorumlayabilen, yorumladığını kendi amacı ile harmanlayarak karşısındakine sunabilmelidir. İyi bir satışçı ise pazarlamacının açtığı yolda zarar vermeden kaymalı, empati kurmalı, önceden kurulmuş ilişkiye zarar vermeden karşısındakini verdiği ipuçları ile tanımalı, insanlara istediğini vermeli ve satışı gerçekleştirmelidir. Mesajını karşısındakini rahatsız etmeden, karşısındaki kişinin iç sesi gibi vermeli, kafasından geçenleri tahmin etmeli, boğucu ve kafa karıştırıcı olmamalıdır. Asla çok konuşarak satış yapılmaz, çizgi çok iyi korunmalıdır, çok konuşmak hata yapma riskinizi yükseltir.  Pozitif olun, olumlu enerji verin. Ürününüzü veya hizmetinizi çok iyi bilmeli, konuşurken cümleleri zamansız bölmemelisiniz. Karşınızdaki kişiyi dinlemelisiniz, mesaj kaygısı taşırsanız dinlemek güçleşecektir.  Mesajınızı sohbetin arasında doğal ve hissettirmeden vermelisiniz. Orada bulunma sebebinizin insanları kandırmak değil, ihtiyaçlarına çözüm bulmak olduğunu unutmayın.
Satışın en zor kısmı kendi duygularınızdan sıyrılıp, karşınızdaki kişinin duygu ve düşüncelerine bürünmektir, bu geliştirilebilen bir sanattır. İyi dinlemeli, gözlemlemeli ve kısa sürede bakmanız gereken açıyı yakalamalısınız. Artık karşı tarafın penceresinden bakıyorsunuz, bu ürün ya da hizmeti neden satın almak isteyeceğinizi düşünün ve bu nedenleri mantıklı sonuçlara bağlayacak şekilde konuşun.
Herkes satın almak ister, hepimiz ihtiyacımız olsun ya da olmasın her zaman birinin bizi ikna etmesine açığızdır, bunu ister ve bekleriz. Önemli olan karşımızdaki kişinin bizim kurallarımızla oynamasıdır, bizi ve ihtiyacımızı anlaması ve bize gereken cevapları vermesidir. İkna edilmek isteriz, bu insanların doğasında vardır. Duymak istediklerimizin biz sormadan anlatılmasını, hissettiklerimizin gözlerimize bakarak anlaşılmasını isteriz, hepimiz insanız. Hepimizin ortak noktaları ve istekleri vardır.
Satış ve pazarlama bu ortak noktaları iyi bilmek ve kısa sürede sezmekten geçer. Bu da insanı bilmekten…  İçgüdülerinizi geliştirin, insanları gözlemleyin ve onları tanıyın. Sürekli yeni insanlar tanımalı ve onları sıkılmadan dinlemelisiniz. Sorular sormalı ve ne hissettiklerini çözmelisiniz. Artık insan karakterlerini ayırt etmemizi sağlayacak pazarlama stratejileri ve eğitimleri veriliyor. İnsanları görsel özelliklerini kullanarak tanıma konusunda bazı ipuçları veriliyor, mesela görüşmeye gittiğiniz kişinin masasında olan kişisel eşyalardan, ofis gereçlerinin dağınık mı düzenli mi olduğundan ya da kıyafetinden, gülüşünden, el ve kol hareketlerinden, yaşından, konumundan, cinsiyetinden bazı ipuçları elde ediyor ve iletişiminizi bunlar doğrultusunda geliştiriyorsunuz. Elbette bunlar bu işi yapan herkesin bilmesi ve öğrenmesi gereken şeyler.  Yalnız inanışım bunları ezberlemekten çok hissetmemiz ve çoğu zaman içgüdülerimizle karar vermemiz gerektiği yönünde. 
Satış- pazarlama ruhumuzu, aklımızı ve zekamızı birleştirebildiğimiz zevkli bir meslektir. İkna etmek için önce kendi zihnimizde ikna olmalıyız. Sürekli kendimizle verdiğimiz bir mücadele olmalı, asla tamam her şeyi biliyorum dememeliyiz. Satışçı egolarından arınmalı ve alçakgönüllü olmalıdır.
 Satış; duygusal ve zihinsel gelişimin süreklilik arz ettiği nadide bir meslektir. İnsanları tanıdıkça ve insan doğasını anladıkça gelişirsiniz. Bu yetmez, birçok konuda bilgi edinmeniz gerekmektedir, insanla ilgili her konu ilginizi çeker, çekmelidir. Satış uyuşturucu gibi bünyenizi sarar, inanılmaz bir kişisel haz verir. Başardıkça daha fazlasını istersiniz, satışçı doymak bilmez, bu kişisel hazzın dozunu arttırmak istersiniz. Zirve diye bir şey yoktur, gelişim gibi sürekli bir haz aracıdır.
Benim gibi bu mesleğe aşıksanız insanları yüzeysel tanımayın, derine inin, hissedin. Kendinizi ve içgüdülerinizi geliştirin.

8 Kasım 2011 Salı

Sınırları kaldıran cesarettir.

Derin bir hayal kuyusunun içindeyken uyanmak istersin, gerçekle yüzleşmek. Hayat yavaşlamaya başlar, madde değerini yitirir. Gerçekle hayal birbirine karışır ve hayallerin gerçek, gerçeklerin de hayal olur. Okyanusun derin sularında yüzmek mi zor, yoksa kuş olup gökyüzünde süzülmek mi? Bir küçük yaprağın hayatta kalma çabasını kim görür? Yaprağın bir mevsimlik ömründe usanmaksızın güneşe ulaşma  mücadelesi, onun bu sabrı sayesinde açan çiçekler. Uyanış zordur, cesaret ister. Uyumakta kolay değildir, sunulandan fazlasını göremezsiniz,  sınırların bellidir, fazla uzağa gidemezsin. Doğduğumuzdan beri yapmak zorunda olduğumuz seçimlerden biridir uyanış, cesurların sınavı. Hiçbir sınır yoktur artık, ruhun sınırı beden yoktur, madde yoktur, işte sınırsız özgürlük, işte aşk, işte yaşam budur.


Derin düşünüp derin sevmek,
Derin sularda yüzmek,
Derin bakıp, derinin altını görmektir yaşamak.
Nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver,
Nefesimi geri ver...

3 Kasım 2011 Perşembe

Ruhuma dokunan zerafet...

Bugün ruhuma senin sayende zerafet dokundu. İçim, kalbim yumuşacık kadife gibi hassas bir dokunuşla mana alemine sürüklendi. Bir süredir peşinden koştuğum şeylerin ne kadar anlamsız olduğunu gördüm, hırsıma yenik mi düşüyorum? Para kazanmalıyım, iyi bir mevkii sahibi olmalıyım,kariyer, her adımdan sonra önüme çıkan bir adım daha. Biraz daha, biraz daha yükseğe dokunmalıyım. Sonu görünmeyen uzun bir merdiven var önümde...

Bugün çok zarif, nazik, ince bir ruh kalbime dokundu, kendi gibi zarif ve alçak gönüllü hediyesi ile bana kaybetmek üzere olduğum Gül'ü hatırlattı. Bir süredir kendimden başka bir şeyle ilgilenmediğimi, mana alemini terk ettiğimi, bana ait olmayan şeyler için ömrümü, az olan değerli zamanımı tükettiğimi. Kendimi geliştirdiğimi zannederken bir yandan sürekli kendimden, vicdanımdan, merhametimden azalttığımı.

Sevmeyi unutuyorum, bencilleşiyorum ve korkuyorum. Bencilleştikçe yalnız kalıyor, yalnız kaldıkça daha çok korkuyorum.

Bugün ince bir ruh derine bakan masmavi gözleri ile elimden tutup beni bencillik çukurundan çıkardı, sevgi dolu hali ile beni kaybetmek üzere olduğum Gül'e götürdü. Bir kitap ve zarif, beyaz bir kedi biblosu bana parayla ölçülemeyecek kadar mutluluk verdi. Mana dolu o mavi gözlerde kayboldum...

Ten fanidir, can ölmez
Çün, gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil ( Aşık Yunus)

2 Kasım 2011 Çarşamba

Buzdolabınızla oturun, konuşun.. Bu işi adam gibi yapıyorsa yapsın yoksa!


Buzdolabım yakın zamanda sorun çıkarmaya başladı. Fazla buzlanıyor, içerisinde su kabarcıkları oluşturuyor ve sebzeleri çabuk bozuyordu. Uzun yıllardır birlikteydik, emektar yıllardır benimle çalışıyordu, bayağı uzun yıllardır... Reklamlarda hep görürüz; A sınıfı enerji tüketen çamaşır makinesi, A+ enerji tüketen buzdolabı, enerji tüketiminizi kontrol altına alın diye. Enerji tüketimi açısından ürünler arasında büyük farklılıklar olduğunu düşünmezdim doğrusu, ne kadar çok ya da az enerji tüketebilirdi ki bir buzdolabı?


Buzdolabımdan ümidi iyice kesince ve rokfor peynirim bozulunca kan beynime sıçradı, artık ondan kurtulmalıydım. Çok sevdiğim peynirlerim, biberlerim, taze kekiklerim ve nanelerimle daha fazla zaman geçirmek istiyordum. Evimin yakınındaki AVM'de buldum kendimi, Bosch bayisine girdim. Hydro fresh ve chiller safe özelliği olan bir buzdolabı seçtim, artık besinlerim en az iki kat uzun ömürlü olacaktı. Ürünü tanıtan beyefendi uzun uzun enerji tüketiminden de bahsetmişti ama beni ilgilendiren bir mevzu değildi, gerçekliğinden emin olmadığım için dinlemedim bile.


Genelde evime gelen elektrik faturası 80 TL nin altına düşmez, düştüğü görülmemiştir. Yeni buzdolabımla ve taze sebzelerimle mutlu mesut yaşarken elime geçen elektrik faturası gözlerimi faltaşı gibi patlattı. Elektrik faturamın ödenecek tutar kısmında 65 TL mi yazıyordu? Eski bir buzdolabının bana yıllardır yaptığına da bakın siz! Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama A+ enerji tüketimi denen birşey varmış :) ve faturanızı ilk gördüğünüzde yaşadığınız şoku atlattığınızda, içinize yayılan sıcaklığı hissedeceksiniz.

1 Kasım 2011 Salı

Niyetin ve kısmetin bambaşka olur kimi zaman...

Yıllar önce kendimi çok yalnız ve çaresiz hissettiğim bir zaman yaşadım; sevgilim Londra'ya yerleşmişti, bu işin sonu ayrılıktı. Benim gibi güzel ve akıllı bir kız nasıl terkedilebilirdi ki... Hayatımın ilk hayal kırıklığını yaşarken günler geçmek bilmiyordu, kendime oyalanacak ve bana o anki hislerimle bu rezil durumumu unutturacak bir yenilik gerekliydi.
Derken, aklıma parlak bir fikir geldi; Bireysel Latin Dansları... İşte aradığım şey buydu; sıcak latin dansları, aşk ve büyü kokan yeni bir dünyaya açılan bir pencere olacaktı benim için. Evet, orada masallarda yaşayabileceğim kadar büyülü bir aşk beni bekliyor olmalıydı, bunu hissedebiliyordum. Hemen gidip İstanbul'da ki en iyi latin dans kurslarından birisiyle görüştüm. Hayallerimi dans etmeye gelen birçok yalnız, yakışıklı ve estetik erkek, bakımlı ve güzel bayanlar süslemeye başladı. Evet, en sonunda hayatım boyunca sürdürebileceğim bir aktivite bulmuştum. Hem çocukluğumdan beri de dans etmeyi seviyordum, bu da bir işaret olmalıydı. Tolga Han dans kulübünden 3 aylık bir program satın aldım, almak zorunda kaldım çünkü en az 3 ay süreli program satın alarak başlayabiliyordum. 
İşte dansa başlayacağım ilk gün gelip çatmıştı, iyice heyecanlıydım. Bambaşka harika bir sosyal çevre kollarını açmış beni bekliyordu. Yeni kıyafetler alındı, saç modeli değiştirilip her türlü bakım tamamlanınca Tolga Han'ın yolunu tuttum. Kapıdan girdiğimde karşılaştığım ortam da çok renkliydi, farklı danslarla ilgilenen birçok insan dans kulübünün kafeteryasını doldurmuştu ama bir yanlışlık mı var? Biraz fazla kadın vardı sanki, herhalde yakışıklı erkekler henüz gelmemiştir diye avundum, derse 15 dk var henüz. 
Zaman geldi, 20 kişilik yeni dans arkadaşlarımla tanıştım. :) Yirmi adet sevgilisinden yeni ayrılmış, yalnız ve bakımlı bayan arkadaşım olmuştu :) Pardon sanırım bir tanesi zayıflama amaçlı başlamıştı, diyetisyeni dansı önermiş... 
O an hayal gücümün bana oynadığı küçük oyunlarla nasıl başa çıkabileceğimi anlamaya başladım. İnanılmaz bir hayal gücüm vardı, gerçeklerle karşılaşmak istemeyen, oyuncu ve unutkan. Evet, aşk acımı unutmuştum, sanırım bu hayal ve heyecan depresif halimi alıp götürmüştü. Üstelik şimdi yeni saç modelim ve full bakımlı halimle çok daha fazla ilgi çekiyordum :)

Her şey her zaman hayal ettiğiniz gibi olmayabilir ama hayalleriniz sizi içinde olduğunuz en kötü durumdan kurtarabilir. Hayal edin ve hayallerinizin ardından gidin. Bırakın hayalleriniz size yeni patikalar, yeni yollar açsın....